Dünya Güneş Etrafında Dönüyor Ama…

Dünya Güneş Etrafında Dönüyor Ama…

Moran’ın Evrim Hakkındaki İddiaları Blöf Olmaktan Öteye Geçemiyor

Evrensel gazetesinin 16 Nisan 2006 tarihli sayısında “Evrim: Olgu ve Kuram” başlıklı bir makale yayınlandı. Yazı, Laurence Moran’ın 13 yıl kadar önce kaleme aldığı makalenin tercümesiydi. Moran söz konusu yazısında, evrimin bir gerçek olduğunu, evrimi reddetmenin dünyanın güneş etrafında döndüğünü reddetmekle bir olduğunu öne sürüyordu.

Oysa Moran burada sadece blöf yapmaktadır. Evrim teorisiyle Dünya’nın Güneş etrafında dönüşü arasında yapılan benzetme, evrimin bilimsel kanıtlar karşısındaki konumunu, gerçekte olduğunun çok ötesinde güçlü göstermek için başvurulmuş bir aldatmacadır. Moran yazısında “evrim bir gerçektir” söylemini ve bunun türevlerini sık sık tekrarlamaktadır ki, bunlar boş ve dayanaksız iddialardan ibarettir. Aşağıda Moran’ın blöfü çözümlenmekte, bunun bilimsel değil ideolojik motivasyonlarla kaleme alınmış bir yazı olduğu gösterilmektedir.

Moran’ın Başvurduğu Klasik Evrimci Blöf

Eğer evrim Moran’ın iddia ettiği kadar açık bir gerçek olsaydı, o da Dünya’nın Güneş etrafında döndüğü gerçeği gibi kolay kabul edilir olur, evrimcilerin de “evrim bir gerçektir” makaleleri yazmaya ihtiyaçları olmazdı. Hiçbir bilim adamının, “bakın, sizi temin ederiz, Dünya Güneş etrafında dönmektedir. Bu bir gerçektir. Buna inanmalısınız” şeklinde makaleler yazmaya ihtiyaç duymadığı gibi.

Eğer evrim teorisi ile Dünya’nın Güneş etrafında dönüşü aynı bilimsellik seviyesinde olsaydı, bir sabah Evrensel gazetesini eline aldığınızda “Dünyanın Güneş etrafında dönmesi: Olgu ve Kuram” başlıklı bir yazı görmeniz ve bunda şunları okumanız pekala mümkün olmalıdır:

  • Astronomlar, Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü bir olgu olarak kabul eder. Bu olgu bugün de gösterilebilir, ayrıca geçmişte yaşandığına dair tarihsel kanıtlar olağanüstü miktardadır.
  • Dünyanın güneş etrafında dönüşünün bir alternatifi yoktur.
  • Dünyanın güneş etrafında döndüğü yadsınamaz bir olgudur.
  • Dünyanın güneş etrafında dönmesi, ancak eldeki kanıtlardan haberdar olmayanlar veya kanıtlara direnenler tarafından kuşkulu görülebilir.
  • Dünyanın güneş etrafında döndüğü olgusunu destekleyen büyük miktarda kanıt birikti.
  • Modern astronominin tamamı, Dünyanın güneş etrafında döndüğünün bir doğrulamasıdır.
  • Dünyanın güneş etrafında dönmesi bu yazıyı okuyor olmanız kadar gerçektir.

Elbette hiçbir bilim adamı böyle bir yazı yazmaya gerek duymayacaktır. Çünkü kendinden bilinir olan gerçekler, kanıtlama gerektirmezler. Örneğin hiçbir bilim adamı, suyun akışkan bir madde olduğunu kanıtlayan bir yazı yazmaya tenezzül etmez. Kısacası Moran’ın evrimin gerçekliği hakkında yazdıkları doğru olsaydı, defalarca “evrim bir gerçektir” diye tekrarlama ihtiyacı duymaz, böyle bir makale yayınlama gereğini hissetmezdi.

Harun Yahya İlanları Evrimci Blöfleri Susturdu!

Evrimcilerin “evrim bir gerçektir” söyleminin bir blöften ibaret oluşunu göstermede Harun Yahya ilanlarından da örnek verebiliriz. Bilindiği gibi çeşitli gazetelerde Harun Yahya’nın kitaplarının tanıtıldığı ilanlar yayınlanmaktadır. Son yayınlanan ilanlardan ikisi şu başlıkları taşımaktadır:

Harun Yahya bu ilanlarda, yaşayan fosillerin yüzlerce olduğunu ve bunların halkın gözü önünde sergilendiğini bildirmekte, teorilerini bir gerçek olarak savunan evrimcileri en azından üç beş fosil kanıt ortaya koymaları için davet etmektedir.

Evrimciler ise Harun Yahya’nın bu ilanları karşısında derin bir sessizliğe gömülmüşlerdir. Evrimin doğru olması durumunda bulunması gereken çok sayıda kanıtın, örneğin sayısız ara form fosilinin örnekleri nerededir? Evrimciler neden bunları halkın gözü önüne koyamamaktadır? Müzelerin araformlarla dolup taşması gerekirken niçin evrimciler Harun Yahya’nın çağrısına uyup birkaç adet de olsa fosil sergileyebilmiş değildirler?

Harun Yahya’nın bu ilanları, evrimcilerin elinde hiçbir bilimsel kanıt olmadığını, sadece blöf yaptıklarını Türk Halkına kanıtlar niteliktedir.

Evrim Bir Gerçekse, Fosil Kanıtların Yokluğuna Dair Bu İtiraflar Neyin Nesi?

Eğer evrim doğru olsaydı, bunun yaşandığının kanıtı olabilecek çok sayıda araform fosili günümüze ulaşırdı. Eğer evrim doğru olsaydı evrimcilerin elinde birçok kanıt olur, bilimsel yayınlarda bunları tanımlar ve sıksık anarlardı. Ama evrimcilerin fosil kayıtları hakkındaki yorumlarına bakıldığında tam tersi bir durum görülür. Charles Darwin’in de aralarında olduğu birçok evrimci, fosil kayıtlarının evrimle olan uyumsuzluğunu itiraf etmiştir:

Charles Darwin:

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz…

Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.(Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 172, 280)

Paleontolog Mark Czarnecki:

Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel, her zaman için fosil kayıtları olmuştur… Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin’in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türlerin Tanrı tarafından yaratıldığını savunan yaratılışçı argümana destek sağlamıştır. (Mark Czarnecki, “The Revival of the Creationist Crusade”, MacLean’s, 19 Ocak 1981, s. 56)

Bir başka evrimci Chicago Doğa Tarihi Müzesi, Jeoloji Bölümü Başkanı Dr. David Raup:

“Çoğu insan fosillerin, Darwin’in hayatın tarihi hakkındaki görüşlerine kanıt olduğunu zanneder. Oysa ki bu kesinlikle yanlış bir düşüncedir”. (SBS Vital Topics, David B. Loughran, Nisan 1996, Stewarton Bible School, Stewarton, Scotland,URL: Evolution: Fact or Fallacy?)

Oxford Üniversitesi’nden evrimci zoolog Mark Ridley:

“Gerçek bir evrimci hiçbir zaman, yaratılışa karşı evrim teorisine dayanak olarak fosil kayıtlarını kullanmamaktadır.” (Who Doubts Evolution?, New Scientist, sayı 90, 25/06/1981, s. 831)

Yukarıdaki bu itiraflar da Moran’ın gerçekte bilimsel kanıta dayanmadığının, sadece blöf yaptığının bir başka bariz kanıtıdır.

Lewontin’in Yanılgısı

Moran, “evrim bir gerçektir” iddiası lehinde Richard Lewontin’den bir alıntı vermektedir. Lewontin bu alıntısında bazı paleontolojik gerçekleri sıralamakta ve evrimin bir olgu olduğunu söylemenin vaktinin geldiğini iddia etmektedir. Alıntı şu şekildedir:

“Dünyanın 3.6 milyar yıldan çok daha yaşlı olduğu bir olgudur. Hücresel yaşamın bu sürenin en az yarısında var olduğu, örgütlü hücresel yaşamın en az 800 milyon yıl yaşında olduğu da. Dünyamızdaki ana yaşam formlarının , geçmişte var olmadıkları bir olgudur. 250 milyon yıl önce ne kuş, ne memeli vardı. Geçmişin ana yaşam formlarının artık yaşamadıkları, bir olgudur. Eskiden dinozorlar vardı, şimdi yoklar. Bütün yaşam formlarının geçmiş yaşam formlarından geldikleri bir olgudur. Dolayısıyla bugünkü bütün yaşam formları, kendilerinden farklı atalardan türemiştir. Kuşlar kuş olmayanlardan, inanlar da insan olmayanlardan. Bu olguları reddetmenin; Dünya’nın yuvarlak olduğunu, kendi ekseni ve Güneş’in çevresinde döndüğünü reddetmekten bir farkı yoktur” (R. C. Lewontin “Evolution/Creation Debate: A Time for Truth” Bioscience 31, 559 (1981)

Dikkat edilirse Lewontin’in yaptığı şey, çeşitli canlı formlarının “ne zaman” ortaya çıktığına dair bilgiler vermekten ibarettir. Oysa açıktır ki, canlıların şu veya bu kadar milyon yıl önce ortaya çıkmaları, onların evrimle ortaya çıktıklarını göstermemektedir. Evrim teorisi milyonlarca canlı türünün tek bir atadan türemiş olduğunu savunduğu için sayısız ara formun yaşamış olmasını gerektirmektedir. Paleontoloji bilimi çeşitli canlı gruplarının hangi dönemde ortaya çıktıklarına, hangi grubun hangi gruptan önce geldiğine dair son derece somut bilgiler sağlamış ancak, evrim teorisinin gerektirdiiği fosil bağlantıların hiçbir örneğini vermemiştir.

Bir başka deyişle, Oklahoma Üniversitesi Jeoloji ve Jeofizik Bölümü’nden David B. Kitts‘in de itiraf ettiği gibi:

“Evrim türler arasında ara geçiş formları gerektirir ancak paleontoloji bunları sağlamamıştır.” (David B. Kitts (School of Geology and Geophysics, University of Oklahoma), “Paleontology and Evolutionary Theory,” Evolution, Vol. 28, September 1974, sf. 467)

(Lewontin’in kuşlar ve insanlarla ilgili evrimsel köken iddiaları da aynı şekilde ara form dayanağından yoksundur. Kuş ve insanın kökeninin evrimcilere açmazları hakkında sırasıyla buradan ve buradan bilgi edinebilirsiniz)

Lewontin İtiraf Ediyor!

“Evrim bir gerçektir” iddiasındaki Moran, bu doğrultuda Lewontin’den alıntıya başvurmaktadır. Gelgelelim Lewontin, kısa bir süre sonra bu inancıyla ilgili oldukça çarpıcı itirafta bulunmuştur. Lewontin, Moran’ın yazısından dört sene kadar sonra yayınladığı bir makalesinde şunları yazmıştır:

Bizim materyalizme bir inancımız var, ‘a priori’ (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan a priori bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz. (Richard Lewontin, “The Demon-Haunted World”, The New York Review of Books, 9 Ocak, 1997, s. 28)

Görüldüğü gibi Moran, evrimin gerçekliğiyle ilgili iddialarının bilimsel dayanakları olduğunu iddia etmekte, bu doğrultuda Lewontin’den alıntı vermektedir. Ancak aynı Lewontin birkaç yıl sonraki sözlerinde evrimi bir doğru olarak kabul etmesinin materyalizme olan inancından kaynaklandığını itiraf etmekte, Moran’ın iddialarını dayanaksız bırakmış olmaktadır.

Dogmatizm’in Ayaklı Kanıtları: Evrimciler

Lewontin’in bu sözleri şu önemli noktanın altını çizmektedir: Moran’ın “evrim bir gerçektir” diye yazması, başka evrimcilerden buna paralel alıntılar yapıp, bunu adeta bir koro olarak seslendirmesi bir anlam ifade etmemektedir. Önemli olan, bu yargıya, kendisinin ve alıntı yaptığı bilim adamlarının, iddia ettiği gibi bilimsel yollardan vardıklarını kanıtlayabilmesidir. Bunun için yapması gereken ise bilimsel gerçekleri akılcı ve sistemli bir şekilde ele almak, öne sürdüğü tezin kanıtlarla tutarlılığını göstermektir.

Moran ise bunu yapamamakta, bir tür “sloganlar geçidi”yle okurlarını ikna edebilmeyi ummaktadır. Oysa burada evrimcilerin gözden kaçırdığı kritik bir durum söz konusudur. Bu yazıda olduğu gibi, okurlarını kanıtlar yerine sloganlar, içi boş söylemler, demagojiler ve blöflerle iknaya çalıştıkları sürece evrimin dogmatik bir inanç oluşunun ayaklı kanıtları olacaklardır.

Sonuç:

Evrensel gazetesi bilim kadrosuna, Moran’la paylaştıkları ideolojik kaygıları bir yana bırakmalarını ve evrim teorisi lehindeki bilimdışı propagandalarına son vermelerini tavsiye ediyoruz.

Mars’ta Hayat Olması İhtimali, Evrim Teorisini Desteklemez

Mars’ta Hayat Olması İhtimali, Evrim Teorisini Desteklemez

Evrimci medyanın “ideolojik heyecan” ürettiği zamanlar vardır. Darwinistler böyle dönemlerde, kendi dünya görüşleri açısından heyecan buldukları bir bilimsel gelişme söz konusu olduğunda bunu yüksek sesle ve evrimci yorumların eşliğinde duyururlar. Meseleyi soğukkanlılıkla değerlendiren bir göz, yapılan yorumlarla bulgunun niteliği arasında bir uyuşmazlığın bulunduğunu, evrimcilerin, hayalci ve abartılı bir üslupla konuya yaklaştığını kolaylıkla görebilir. Mars’ta yaşamla ilgili spekülasyonlar da böyledir. Gezegende suyun varlığına dair haberler söz konusu olduğunda evrimci medya bunu derhal, “Buz! Demek ki, su! Demek ki, hayat!” tipinde manşetlerle vermekte, yaşamın sadece dünyaya has olmayabileceği, Mars’ta da evrimleşmiş olabileceği yönünde iddialar ortaya koyabilmektedir. Oysa Mars’ta yaşamın muhtemel varlığı, evrim teorisi için bilimsel kanıt sağlamamaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, “su = yaşam” şeklinde özetlenebilecek bakış açısı bilimsel değildir, yanlıştır. Su, yaşam için çok gerekli bir madde olmasına rağmen yaşamın dayandığı tek madde değildir. Yaşam için gerekli çok sayıdaki şartı tamamen gözardı ederek, son derece karmaşık yapıdaki canlılığı, suyun bulunduğu her yerde kolayca ortaya çıkabilecek bir olgu olarak sunmak bilimsel değil, bilgisizce ortaya atılmış ideolojik bir bakış açısının göstergesidir.

Amerikalı astronom Dr. Hugh Ross, Mars’ta Su; Bu Ne Anlama Geliyor? başlıklı yazısında şunları yazmıştır:

“[Mars’ta yaşam spekülasyonlarıyla ilgili ] İdeolojik heyecanın sebebi, Sıvı su eşittir yaşam şeklindeki popüler (ama mantığa aykırı) fikirdir. Suyun, yaşam için gerekliliği tartışılır olmamasına rağmen, bilim, sıvı suyun yaşam için çok sayıdaki gereklilikten sadece biri olduğunu göstermiştir, tek gereklilik olduğunu değil. Araştırmacılar, bir gezegen sistemindeki bir gezegende yaşamın var olması için yüzden fazla, sudan bağımsız, farklı gereklilik tanımlamışlardır. Bu gerekliliklerin çoğu, sıvı suyun yansıttığından çok daha fazla ölçüde hassas-ayar yansıtır.

Tüm diğer gereklilikler sağlanmış olsa bile, sıvı su yaşamı desteklemek için yeterli değildir. Canlılar, yaşamlarını sürdürebilmek için suyun her üç halde (gaz, sıvı ve buz) uzun süre bulunmasına ihtiyaç duyarlar. Kara yaşamı, bunlara ilaveten, bol miktarda ve sabit bir su döngüsüne ihtiyaç duyar ki Mars Global Surveyor[Mars Global Surveyor: 1997 yılında, Mars etrafındaki yörüngesine oturtulan uzay aracıyla gerçekleştirilen altı aşamalı araştırma görevi. ], bunun Mars’ta hiç bulunmadığını göstermektedir’ (Hugh Ross, ‘Water on Mars: What Does It Mean?’ , Connections 2000 – Volume 2, Number 3, Connections 2000 – Volume 2, Number 3)

Ross’un sözleri, evrimcilerin heyecanının yersizliğini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ancak Mars’ta yaşam spekülasyonlarıyla ilgili belirtilmesi gereken bir nokta daha vardır. Uzayda suyun, hatta yaşamın varlığının kanıtlanması da, bu durum nedeniyle ideolojik bir heyecan hisseden kesimlerin görüşlerine bilimsel bir kanıt oluşturmayacaktır. Yaşamın uzayda var olması sadece yaşamın dünya dışında da mevcut olduğunu gösterecektir, yaşamın bu gezegende rastlantıların ürünü olarak evrimleştiğini değil.

Mars’ta yaşam formları bulunsa bile bunların Dünya’dan Mars’a yolculuk etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim “Başka gezegenlerde yaşam var mı?” sorusunu soran bir New Scientist makalesinde, Mars’ta yaşam bulunsa bile bu yönde herhangi bir sonuca varılamayacağı, çünkü Kızıl Gezegen ile Dünya arasında kaya alış-verişinin düzenli olarak sürdüğü belirtilmiştir . (Michael Brooks, “The Mysteries of Life”, New Scientist, sayı 2473, 4 Eylül 2004, sf. 24 )

Dolayısıyla gelecekte bir gün, Mars’ta yaşamın varlığı kanıtlanırsa, evrimci yorumlara başvuranlar hayalci ve abartılı bir yaklaşım sergilemiş olacaklardır. Örneğin deniz seviyesinden beşbin metre yüksekte bulunan bir dağ zirvesinde bir otomobilin bulunması küçük bir ihtimaldir. Ama gerçekten bulunacak olursa bu otomobilin doğa kuvvetleri ve tesadüflerin etkisiyle yüzmilyonlarca yıllık bir süreçte orada kendi kendine var olduğunu ilan etmek akılcı olmayacaktır. Otomobilde bulunan ve tesadüfleri reddeden tasarım dolayısıyla bunun oraya nasıl gelmiş olabileceği üzerinde düşünmeye başlamak daha gerçekçi bir tavır olacaktır. Böyle yapan birisi, örneğin, otomobilin o bölgedeki bir jandarmaya kurtarma birliğinin aracı olduğunu görebilecektir.

Yaşamın Mars’ta evrimleşmiş olabileceğine dair spekülasyonların, bu hikayede otomobilin dağ başında kendiliğinden ortaya çıktığını iddia etmekten daha akıl dışı olduğu bilinmeli, medyanın bu propagandaya verdiği primin ideolojik sebepli olduğu akılda tutulmalıdır.